özge dirik

goetica
"ipek böceği attım
e$arp dü$tü içime...”

uyandım
rüyamda kanamış dilim
belki kıtlama jiletle bağrılan
yaşam öyküleri anlatmışımdır çocuklara.
çocuklar dedim de
onlar da kanadılar
kanınca bana.

kalktım
bir eşkiya rica etti yüklerimi
güzel de bir kadın
çocuğunu öleceği yaşa büyütemeden giden
bir anneyi uğurlamış olsa da
onyedi kalp kriziyle

yürüdüm
adımlarım nasıl da uyarılıyor
kapıyı çalan biri olduğunda
isterse bir hırsız olsun
kapıyı çalmaya yeltenen

öldüm

ve yarın üşüştüler başıma; yaşlar, ayaklar, gözler
ve yarı yaşam yakınmaları sürdü adıma
ve yar uzun saçlı bir adamla geldi mezarlığa
ve ya bir kadınla...

ve

gömdüler beni,
öldürdükleri gibi
özenle.
hepimizhiciz
29 ağustos 2004 tarihli gazete haberi

"26 yaşındaki özge dirik, oturduğu apartmanın 10’uncu katındaki dairesinden atlayarak yaşamına son verdi. polisler, dirik’in dairesinde yaptıkları incelemelerde kapıda zorlama ve evde boğuşma izi olmadığını söylediler. komşuları dirik’in daha önce de intihara teşebbüs ettiğini iddia ettiler. özge dirik’in intihar etmeden önce mektup bıraktığı bildirildi. dirik’in ‘vasiyetimdir’ diye başladığı mektubunda daha önce yazdığı 30 şiirin başlıklarını sıralayıp bunların bir kitapta toplanmasını ve kitabın bir nüshasının mezarına gömülmesini istediği belirtildi. "
goetica
bak baba, saklamadığın psikoloji kitapların, nasıl da besledi deliliğimin gizini. yok ettim $izofrenimin i$aretlerini; te$histen terfi. tırnaklarımı yedikçe güvendim kendime. arkada$larının yanında avcuma gömdüğüm sekiz tırnak ve saklayamayacağımdan dolayı kemirmediğim ama arzuladığım ba$ tırnaklarım, hep büyümesi içindi senin özbenliğinin.

bak baba, okula iki yıl erken ba$latılmış her çocuk, i$sizlikle iki yıl erken tanı$ır. geceyarısı tartı$malarından peydahladığınız ve bordro kuyruklarında bırakıp kaçtığınız o yarım yamalak devrim, bir ba$ka ifadesidir şimdi, alnımdaki dört çeker çizgilerin.

bak baba, bir anne çocuğunu pembe masallarla uyutuyorsa, çocuğunu uyandırırken her baba, acısı baki hikâyeler bulmak zorundadır. senin bahçende istenmeyen ama biten serseri ye$il, kör bir güzelin avcunda kendini çiçek sanır.

bak baba, o huzurhanede zaman denilen illetten saklansan da, bir saat yakalar mutlaka; tik-tak oyar, çalar, yoğurur içini. bana armağan ettiğin tek $ey, kafatasımın içinde intihar adlı obur mü$teriye sunulur, nasıl olsa a$ısı bulunmayan, mertliği bozulmayan beyin timurlarım çoktan fethe çıkmı$lardır
goetica
(bkz: yirmi ya$ dü$leri)
(bkz: vasiyet)
(bkz: ekmek arası patates)
(bkz: kim lik)
(bkz: ikinci ruhla pisuar bulu$malari)
(bkz: ikinci ruhla pisuar bulu$malari 3)
(bkz: ikinci ruhla pisuar bulu$malari 31)
(bkz: ikigen)
(bkz: bor un pazarı)
(bkz: içimdeki müzik)
(bkz: masalınız var)
(bkz: pis duvar)
(bkz: seher eskidi)
(bkz: heykel)
(bkz: kırılı$)
(bkz: beyin timur ları)
(bkz: masal)
(bkz: cirkin ordek derisinden eldiven imal eden bahane)
(bkz: ruh söküğü)
(bkz: ruj ruhu)
(bkz: makas)
(bkz: na kı$)
(bkz: sahne)
(bkz: üç soru)
(bkz: çorak)
(bkz: fakir uyak)
zikkiminkoku
"kafalarınızı kumdan çıkarıp
namlularınıza karanfil sokun
tek ayağıyla sek sek oynayan
asyalı çocuğun kırmayın umudunu"

dizeleriyle beni benden alır.. o da sylvia plath,sergey yesenin, mayakovski,nilgün marmara, kaan ince, zafer ekin karabay, ilhami çiçek ile "şiirler" arası yolculuklara bilet almıştır kendi harçlığıyla...aynı yerde karşılaşmak dileği vardır içimde hep. unutulmayacaktır. yeri apayrıdır.
matem
satır-a temenniler

gizlemeye çalıştığınız satırlarınız
ezberlemiştir kanın rengini
ama düşünmez değil mi,
artık kanmayacak bir yazarı.

yaşamak, ol’madığından emer sütünü
yazarken düşünmek budur oysa
yazarken düşürülmek
zincirleme pusularla.

tırnak içine alıp, hatırlattığınız
güzel bir mısrası olsaydı arzu’nun
nasıl barışırdık o zaman bir bilseniz
isra(f)il bile çıldırır,
göçerdi aramızdan.
gozlerihalacocuk
yazdım yazdım sildim şu sözlere tanım yapmak saçma olacaktı zira :


varsın, hayra yorsun ellerin ellerimi.
ki onlar, çoğalamayan iki eştiler önce.
ikileşemediler,
iki leştiler ya da sıvışamadılar dünyaya.

eflatun
keşke ölmeseydide şiirlerini sürekli okusaydık dediğim yazar.

çorak


karınca kararıyla uyuşan bedenim,
iğnelenmeye amade, uyanılası bir kâbus.
yeni yılla beraber harlayan şöminem,
noel annenin tükürüğüyle söndü yine.

varsın, hayra yorsun ellerin ellerimi.
ki onlar, çoğalamayan iki eştiler önce.
ikileşemediler,
iki leştiler ya da sıvışamadılar dünyaya.



bir gün daha bekleyebilseydik,
yıllanacaktı güneşe yatan şarabımız.

uçmamam için kanatlarının arasına aldığında,
güven de acı verdi bana.
kısır bir arıyım işte,
üçgen üçgen yapıyorum peteklerimi.



birbirini tanımayan iki elementtik biz.
ilkel bir kimyaperestin kötü kokan ellerinde,
-bakır ile kalay diyelim-
gittikçe tunçlaştı kilitlerimiz.

şimdi pençelerini körlenmesin diye içeri çeken senin,
gençliği parmaklarına emanet yaşarken,
ilk ve tek kavga etmişliğin kalemsiz,
salıncağa işeyen bir öteki mahalle çocuğuylaydı.



bense hayalerime kaldığım yerden devam ediyorum,
başka kuşların yuvalarında.


neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol